Çopur Hukuk Bürosu

  • ANA SAYFA
  • HAKKIMIZDA
  • HİZMETLERİMİZ
  • YAYINLAR
    • Haberler
    • Makaleler
  • İLETİŞİM
  • Home
  • Posts tagged "ifade özgürlüğü"
22 Haziran 2025

Tag: ifade özgürlüğü

HALKI YANILTICI BİLGİYİ ALENEN YAYMA SUÇU

Cuma, 14 Ekim 2022 by Çopur Hukuk

İktidar tarafından ‘dezenformasyonla mücadele yasası’ muhalefet tarafından ise ‘sansür yasası’ olarak nitelendirilen “Basın Kanunu ve Bazı Konularda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”, 13 Ekim 2022’de TBMM’de kabul edilmiştir. Kanunun Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmesi beklenmektedir.

Kabul edilen kanunun özellikle 29. maddesi dikkat çekmektedir ve kamuoyunda büyük yankı uyandırmıştır. Söz konusu madde, Türk Ceza Kanunu’ndaki ‘Kamu Barışına Karşı Suçlar’ arasına, “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” ismiyle yeni bir suç eklemektedir. TCK’da 217/A madde numarası ile yer alacak bu suçun tanımı şu şekilde yapılmaktadır:

“(1)Sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapisle cezalandırılır.

(2)Failin, suçu gerçek kimliğini gizlemek suretiyle veya bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkraya göre verilen ceza yarı oranında artırılır.”

Madde metni incelendiğinde, suçun oluşması için gerekli şartlar şunlardır:

1-Kişinin bir bilgiyi gerçeğe aykırı olduğunu bilerek ve alenen (herkes tarafından görülüp duyulabilecek bir mecrada) paylaşması,

2-Bu paylaşımı sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratma amacıyla yapması,

3-Paylaşılan bilginin iç ve dış güvenlik, kamu düzeni veya kamu genel sağlığı ile ilgili olması,

4-Yapılan paylaşımın kamu barışını bozmaya elverişli olması.

Hukuk Güvenliği ve Hukuki Belirlilik Açısından Değerlendirme

Hukuk devleti olmanın en önemli gerekliliklerinden biri “hukuk güvenliği (ya da hukuki güvenlik)”dir. Hukuk güvenliği, hukukun uygulanmasındaki belirsizlik veya ani değişim riskini ortadan kaldırmaya yönelik bir garanti veya koruma olarak tanımlanabilir1. Hukuk güvenliğinin ayrılmaz parçalarından biri ise “hukuki belirlilik” ilkesidir. Belirlilik ilkesine göre, yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir olması ayrıca kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karşı koruyucu birtakım güvenceler içermesi gereklidir. Buna göre birey, belirli bir kesinlik içinde, hangi somut eylem ve olguya hangi hukuksal yaptırımın veya sonucun bağlandığını ve bunların idareye hangi müdahale yetkisini doğurduğunu kanundan öğrenebilme imkânına sahip olmalıdır. Birey, ancak bu durumda kendisine düşen yükümlülükleri öngörüp, davranışlarını düzenleyebilir.2

Değişiklikleri düzenleyen kanunun tartışma konusu 29. maddesi ile getirilen, “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçuna ilişkin madde ise belirlilik ilkesi ve hukuk güvenliği yönünden sorunludur. Nitekim bu madde bir çok muğlak unsur içermektedir. Kişi paylaşmadan önce bir bilginin gerçeğe aykırı olup olmadığını nasıl teyit edecektir? Soruşturma ve kovuşturma makamları bilginin gerçekliği konusunda neye ve hangi kriterlere göre karar verecektir? Bilginin paylaşılmasındaki amacın halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak olduğu hangi somut olgulara dayanılarak tespit edilecektir? Bunların yanı sıra iç ve dış güvenlik, kamu düzeni ve kamu genel sağlığı ifadeleri, sınırları belirlenmemiş ve çok geniş kavramlardır. Öyle ki paylaşılan her türlü bilgi bir şekilde bu kavramlarla ilişkilendirilmeye müsaittir. Ayrıca kamu barışını bozmaya elverişlilik de açık ve kesin olmayan bir diğer unsurdur (TCK 216. madde de yer verilen bu unsura “dini değerleri aşağılama suçu” adlı yazımızda değinilmiştir). Hal böyle iken ilgili kanun maddesi, geniş yorumlanmaya müsait soyut unsurlar üzerine kurgulanmış bir suçu tarif etmektedir.

Suç İçin Öngörülen Ceza Miktarı Yönünden Değerlendirme

İlgili düzenlemede suçun cezası “bir yıldan üç yıla kadar” hapis olarak öngörülmüş, ayrıca cezayı artırıcı nitelikli hallere yer verilmiştir. Belirlenen ceza sürelerinin üç önemli sonucu bulunmaktadır:

1-Ceza Muhakemesi Kanunu 100/4. maddesi gereği, hapis cezasının üst sınırı 2 yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilememektedir. Dolayısıyla, üst sınırı 3 yıl olarak düzenlenen “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçu, belirtilen madde ile düzenlenen tutuklama yasağının kapsamına girmeyecektir. Yani bu suç gereği hakkında soruşturma yapılan kişi tutuklanabilecektir.

2-Ceza Muhakemesi Kanunu’nda yer verilen, cezanın ertelenmesi ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) düzenlemelerinden yararlanmanın şartlarından biri sanığa verilmiş olan cezanın 2 yıl veya daha az süreli olmasıdır. Bu nedenle “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçundan ceza alan bir kişinin ceza erteleme ve HAGB hükümlerinden yararlanamaması ve dolayısıyla hakkında verilen cezanın doğrudan infaz edilmesi ihtimali mevcuttur.

3-Suçu düzenleyen maddenin 2. fıkrası gereği, örneğin bilgi paylaşımı anonim bir sosyal medya hesabı üzerinden yapıldığı takdirde verilen ceza yarı oranında artırılacaktır.

Sonuç

Tartışma konusu kanun değişikliği ile TCK’ya eklenen ve “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçunu düzenleyen kanun maddesi, kanun yazım tekniği açısından sorunlu olup, hukuki belirlilik ve öngörülebilirlik ilkelerini ihlal edici derecede muğlak biçimde kurgulanmıştır. Mevcut haliyle, bu maddeye dayalı olarak yapılacak ceza yargılamaları sonucunda sanığın cezalandırılmasının pek mümkün olmadığı düşünülmektedir. Nitekim, yukarıda izah edildiği üzere her biri son derece ucu açık olan unsurların hepsinin sanık yönünden gerçekleştiğini delilleriyle ispat etmek kovuşturma makamları için büyük bir güçlük teşkil edecektir.

Öte yandan, kanun maddesinin mevcut muğlak ve yoruma açık halinin, onu keyfi uygulamalara ve istismara açık hale getireceği aşikardır. Belirtilen durumda, kişilerin yaptıkları bir bilgi paylaşımından dolayı “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçu işledikleri gerekçesiyle haklarında soruşturma yapılması ve bu kapsamda yakalama, gözaltı, tutuklama gibi tedbirlere maruz kalmaları mümkün olacaktır. Bu durumun, herhangi bir bilgi paylaşımında bulunurken kişilerin tedirginlik yaşamasına sebep olacağı ve ifade özgürlüğünün kullanımını engelleyeceği düşünülmektedir.

Kaynakça

1 Çaptuğ, Mehpare, Hukuki Güvenlik İlkesinin Kavramsal Gelişimi, Uyuşmazlık Mahkemesi Dergisi-Yıl 9, Sayı 17, Haziran 2021, sf. 139.

2 Anayasa Mahkemesi, Bubo Çelik Başvurusu (B. No: 2013/3954, K. 26/2/2015), para. 46.

dezenformasyonla mücadele yasasıhalkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma suçuifade özgürlüğü
Read more
  • Published in Genel, MAKALELER
No Comments

DİNİ DEĞERLERİ AŞAĞILAMA SUÇU

Çarşamba, 05 Ekim 2022 by Çopur Hukuk

Kamuoyunda ve basın yayın organlarında zaman zaman gündeme gelen “dini değerleri aşağılama suçu”nun kanuni tanımı, Türk Ceza Kanunu’nun 216. maddesinin 3. fıkrasında yapılmaktadır. “Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik veya Aşağılama Suçu” başlığını taşıyan 216. maddenin ilgili fıkrasında; “Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılayan kişi, fiilin kamu barışını bozmaya elverişli olması halinde, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” denmektedir.

Kanun maddesinde görüldüğü üzere suçun unsurlarının oluşması için halkın bir kesiminin benimsediği dini değerlerin aşağılanması, aşağılama eyleminin alenen gerçekleşmesi ve aynı zamanda eylemin kamu barışını bozmaya elverişli olması gerekmektedir. Suçun unsurlarının açıklığa kavuşturulması adına her üç şartın ayrı ayrı tanımlanması gerekmektedir:

Dini değerler ile kastedilen, Yargıtay uygulamasına göre inanç sistemi, dini büyükler, ibadet yer ve şekilleri gibi o inanışı temsil eden ve inananlarca dini kıymet atfedilen her türlü şeydir. Aşağılama ise doktrine göre; “değer vermemek, önemsiz, anlamsız, gereksiz ve yararsızlığını belirterek kişilerdeki saygı ve güven duygularını sarsmak” anlamında kullanılmaktadır.

Eylemin alenen gerçekleşmesi, Yargıtay’a göre, eylemin herkesin okuyup görebilmesi mümkün ve muhtemel olan yerlerde gerçekleşmesi demektir. Yani gerçekleşen eylemi herkesin veya birçok kimsenin okumuş veya görmüş olup olmadığı önemli olmayıp, önemli olan eylemin herkes veya birçok kişi tarafından görülebilecek bir yerde sergilenmesidir.

Kamu barışını bozmaya elverişli olmaktan anlaşılması gereken ise, yine Yargıtay’ın görüşüne göre aşağılama fiilinin, barış esasına dayalı bir hukuk toplumunda yaşadıklarına dair bireylerin taşıdığı duyguyu zedelemesi veya zedeleme ihtimalinin somut biçimde ortaya konmasıdır.

Suçun unsurlarına dair bu şekilde açıklamalar getirilmiş olsa da dini değerlerin aşağılanması ve kamu barışını bozmaya elverişlilik unsurları bakımından tartışmalı konular mevcuttur. Nitekim sorun, bu kavramların sınırları net olarak belirlenmiş bir karşılıkları olmamasında toplanmaktadır.

Dini Değerleri Aşağılama Unsuru

Dini değerlerin maneviyata dayalı özü itibarıyla tam anlamıyla objektif kriterlere dayalı bir tanımlama yapma imkanı yoktur. Bununla birlikte hangi eylemin aşağılama hangi eylemin ise ifade özgürlüğü kapsamına girdiği tartışma konusudur.

Uluslararası sözleşmeler ve Anayasal ilkelere göre temel hak ve özgürlükler; kamu güvenliği ve düzeninin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, kamu sağlığı ve başkalarının haklarının korunması gibi belirli şartlara bağlı olarak kısıtlanabilir.

Ancak ifade özgürlüğünün sınırlandırılmasına ilişkin düzenlemelerin olabildiğince dar yorumlanması gerektiği, sınırlandırma için önemli bir toplumsal gereksinim veya zorunluluğun bulunması, bu sınırlandırmanın meşru bir amacı gerçekleştirmek için yapılması, sınırlandırmada asla aşırıya gidilmemesi ve her hal ve koşulda sınırlandırmanın bireysel ve toplumsal gelişimi zedelemeyecek ölçüde olması görüşü genel ve yoğun bir kabul görmüştür.

Tüm bu değerlendirmelerden anlaşılması gereken, ifade özgürlüğü ile dini duygular arasında bir denge gözetilmesi gerektiğidir. Demokratik bir toplum için son derece önemli olan ifade özgürlüğü, toplumsal barışı açık bir şekilde bozacak durumlarda kısıtlanabilecektir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin de bu yönde bir uygulaması olduğu görülmektedir. Örneğin, Mahkeme bir kararında; “AİHS 9. maddede garanti altına alınan düşünce, vicdan ve din özgürlüğü, inananların dini inançlarına saygı hususu, dinen kutsal sayılan nesnelerin kışkırtıcı biçimde temsil edilmesi dolayısıyla ihlal edilmiş görülebilir. Bu tür kışkırtıcı temsiller demokratik toplumun bir unsuru da olması gereken hoşgörü ruhunun kötü niyetli biçimde ihlali olarak görülebilir. Sözleşmenin bir bütün olarak ele alınması ve böylelikle 10. maddenin uygulanması ve yorumunun, söyleşmenin mantığıyla uyumlu olması gerekir.” yargısında bulunmaktadır. Yani Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin din özgürlüğünü düzenlediği 9. maddesiyle ifade özgürlüğünü düzenlediği 10. maddesinin birlikte yorumlanması gerektiği ifade edilmektedir.

Kamu Barışını Bozmaya Elverişlilik Unsuru

Suçun bu unsuru ile ilgili en önemli husus, kamu barışının bozulması tehlikesinin somut olgulara dayalı olarak ortaya konmuş olması gerekliliğidir. Yani failin aşağılama eylemi neticesinde gerçekten de kamu barışının bozulacağı tehlikesini gösteren olgular bulunmalıdır. Örneğin, fiil nedeniyle toplumda oluşan bir infial hali ya da taşkınlık derecesinde gösteriler düzenlenmesi, bu türden olgular olarak değerlendirilebilir.

Öte yandan fiilin medyada (sosyal medya dahil) tartışma konusu haline gelmesi, tek başına kamu barışını bozmaya elverişli olduğuna dair bir olgu olarak değerlendirilmemelidir. Nitekim bir fiile karşılık olarak toplumdaki farklı birey ya da kesimlerin değişik türden tepkiler vermesi normaldir. İşte bu değişik türden tepkiler sebebiyle konunun tartışmalı hale gelmesi de beklenen sonuçtur. Şayet tartışma konusu oluşturan her fiilin kamu barışını bozmaya elverişli olduğu kabul edilirse ifade ve düşünce özgürlüğü aşırı derecede kısıtlanmış olacak ve sanki tartışma konusu olan her fiilin suç olduğuna dair yanlış bir algı oluşacaktır. Bu durumun da toplumun tartışma kültürüne büyük zarar vereceği ve medya mecralarının adeta birer yargılama alanına dönüşmesine yol açacağı açıktır.

dini değerleri aşağılama suçuifade özgürlüğükamu barışı
Read more
  • Published in Genel, MAKALELER
No Comments

İLETİŞİM

  • Çukurambar Mah. 1480. Sok. No:2 Besa Kule İş Merkezi B Blok No:26 Çankaya/Ankara
  • 0 312 287 41 80
  • info@copur.av.tr

2016 © Çopur Hukuk Tüm Hakları Saklıdır. Design By Ankara Web Tasarım

TOP