HALKI YANILTICI BİLGİYİ ALENEN YAYMA SUÇU
İktidar tarafından ‘dezenformasyonla mücadele yasası’ muhalefet tarafından ise ‘sansür yasası’ olarak nitelendirilen “Basın Kanunu ve Bazı Konularda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”, 13 Ekim 2022’de TBMM’de kabul edilmiştir. Kanunun Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmesi beklenmektedir.
Kabul edilen kanunun özellikle 29. maddesi dikkat çekmektedir ve kamuoyunda büyük yankı uyandırmıştır. Söz konusu madde, Türk Ceza Kanunu’ndaki ‘Kamu Barışına Karşı Suçlar’ arasına, “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” ismiyle yeni bir suç eklemektedir. TCK’da 217/A madde numarası ile yer alacak bu suçun tanımı şu şekilde yapılmaktadır:
“(1)Sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapisle cezalandırılır.
(2)Failin, suçu gerçek kimliğini gizlemek suretiyle veya bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkraya göre verilen ceza yarı oranında artırılır.”
Madde metni incelendiğinde, suçun oluşması için gerekli şartlar şunlardır:
1-Kişinin bir bilgiyi gerçeğe aykırı olduğunu bilerek ve alenen (herkes tarafından görülüp duyulabilecek bir mecrada) paylaşması,
2-Bu paylaşımı sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratma amacıyla yapması,
3-Paylaşılan bilginin iç ve dış güvenlik, kamu düzeni veya kamu genel sağlığı ile ilgili olması,
4-Yapılan paylaşımın kamu barışını bozmaya elverişli olması.
Hukuk Güvenliği ve Hukuki Belirlilik Açısından Değerlendirme
Hukuk devleti olmanın en önemli gerekliliklerinden biri “hukuk güvenliği (ya da hukuki güvenlik)”dir. Hukuk güvenliği, hukukun uygulanmasındaki belirsizlik veya ani değişim riskini ortadan kaldırmaya yönelik bir garanti veya koruma olarak tanımlanabilir1. Hukuk güvenliğinin ayrılmaz parçalarından biri ise “hukuki belirlilik” ilkesidir. Belirlilik ilkesine göre, yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir olması ayrıca kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karşı koruyucu birtakım güvenceler içermesi gereklidir. Buna göre birey, belirli bir kesinlik içinde, hangi somut eylem ve olguya hangi hukuksal yaptırımın veya sonucun bağlandığını ve bunların idareye hangi müdahale yetkisini doğurduğunu kanundan öğrenebilme imkânına sahip olmalıdır. Birey, ancak bu durumda kendisine düşen yükümlülükleri öngörüp, davranışlarını düzenleyebilir.2
Değişiklikleri düzenleyen kanunun tartışma konusu 29. maddesi ile getirilen, “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçuna ilişkin madde ise belirlilik ilkesi ve hukuk güvenliği yönünden sorunludur. Nitekim bu madde bir çok muğlak unsur içermektedir. Kişi paylaşmadan önce bir bilginin gerçeğe aykırı olup olmadığını nasıl teyit edecektir? Soruşturma ve kovuşturma makamları bilginin gerçekliği konusunda neye ve hangi kriterlere göre karar verecektir? Bilginin paylaşılmasındaki amacın halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak olduğu hangi somut olgulara dayanılarak tespit edilecektir? Bunların yanı sıra iç ve dış güvenlik, kamu düzeni ve kamu genel sağlığı ifadeleri, sınırları belirlenmemiş ve çok geniş kavramlardır. Öyle ki paylaşılan her türlü bilgi bir şekilde bu kavramlarla ilişkilendirilmeye müsaittir. Ayrıca kamu barışını bozmaya elverişlilik de açık ve kesin olmayan bir diğer unsurdur (TCK 216. madde de yer verilen bu unsura “dini değerleri aşağılama suçu” adlı yazımızda değinilmiştir). Hal böyle iken ilgili kanun maddesi, geniş yorumlanmaya müsait soyut unsurlar üzerine kurgulanmış bir suçu tarif etmektedir.
Suç İçin Öngörülen Ceza Miktarı Yönünden Değerlendirme
İlgili düzenlemede suçun cezası “bir yıldan üç yıla kadar” hapis olarak öngörülmüş, ayrıca cezayı artırıcı nitelikli hallere yer verilmiştir. Belirlenen ceza sürelerinin üç önemli sonucu bulunmaktadır:
1-Ceza Muhakemesi Kanunu 100/4. maddesi gereği, hapis cezasının üst sınırı 2 yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilememektedir. Dolayısıyla, üst sınırı 3 yıl olarak düzenlenen “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçu, belirtilen madde ile düzenlenen tutuklama yasağının kapsamına girmeyecektir. Yani bu suç gereği hakkında soruşturma yapılan kişi tutuklanabilecektir.
2-Ceza Muhakemesi Kanunu’nda yer verilen, cezanın ertelenmesi ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) düzenlemelerinden yararlanmanın şartlarından biri sanığa verilmiş olan cezanın 2 yıl veya daha az süreli olmasıdır. Bu nedenle “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçundan ceza alan bir kişinin ceza erteleme ve HAGB hükümlerinden yararlanamaması ve dolayısıyla hakkında verilen cezanın doğrudan infaz edilmesi ihtimali mevcuttur.
3-Suçu düzenleyen maddenin 2. fıkrası gereği, örneğin bilgi paylaşımı anonim bir sosyal medya hesabı üzerinden yapıldığı takdirde verilen ceza yarı oranında artırılacaktır.
Sonuç
Tartışma konusu kanun değişikliği ile TCK’ya eklenen ve “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçunu düzenleyen kanun maddesi, kanun yazım tekniği açısından sorunlu olup, hukuki belirlilik ve öngörülebilirlik ilkelerini ihlal edici derecede muğlak biçimde kurgulanmıştır. Mevcut haliyle, bu maddeye dayalı olarak yapılacak ceza yargılamaları sonucunda sanığın cezalandırılmasının pek mümkün olmadığı düşünülmektedir. Nitekim, yukarıda izah edildiği üzere her biri son derece ucu açık olan unsurların hepsinin sanık yönünden gerçekleştiğini delilleriyle ispat etmek kovuşturma makamları için büyük bir güçlük teşkil edecektir.
Öte yandan, kanun maddesinin mevcut muğlak ve yoruma açık halinin, onu keyfi uygulamalara ve istismara açık hale getireceği aşikardır. Belirtilen durumda, kişilerin yaptıkları bir bilgi paylaşımından dolayı “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçu işledikleri gerekçesiyle haklarında soruşturma yapılması ve bu kapsamda yakalama, gözaltı, tutuklama gibi tedbirlere maruz kalmaları mümkün olacaktır. Bu durumun, herhangi bir bilgi paylaşımında bulunurken kişilerin tedirginlik yaşamasına sebep olacağı ve ifade özgürlüğünün kullanımını engelleyeceği düşünülmektedir.
Kaynakça
1 Çaptuğ, Mehpare, Hukuki Güvenlik İlkesinin Kavramsal Gelişimi, Uyuşmazlık Mahkemesi Dergisi-Yıl 9, Sayı 17, Haziran 2021, sf. 139.
2 Anayasa Mahkemesi, Bubo Çelik Başvurusu (B. No: 2013/3954, K. 26/2/2015), para. 46.