Sosyal Medya ve Hakaret Suçu
Geçtiğimiz günlerde basın-yayın organlarında yer alan bir haber, dikkatleri yeniden sosyal medya ve hakaret suçu ilişkisine çekti. İlgili habere göre Yargıtay 18. Ceza Dairesi, Twitter isimli sosyal medya sitesinde bir başka kullanıcının hakaret içerikli tweetinin retweet edilmiş olmasını, hakaret suçunun gerçekleşmesi için yeterli delil saydı. İlgili haber Yargıtay tarafından ortaya konulan yeni bir yaklaşım gibi sunulsa da bahse konu karar 2019 yılında verilmişti ve Yargıtay’ın konu hakkındaki önceki kararları ile de uyumluydu. Nitekim daha önce vermiş olduğu kararlarda da Yüksek Mahkeme, bir başka kullanıcı tarafından yazılan hakaret içerikli bir sosyal medya iletisinin paylaşılmasının hakaret suçuna vücut verdiğine hükmetmekteydi.
Öte yandan Yüksek Mahkeme kararlarında, iletinin paylaşılması ile beğenilmesi arasında ayrıma gidilmektedir. Örneğin, Yargıtay 4. Ceza Dairesi’nin 2014 yılında vermiş olduğu bir kararında; sanığın hakaret içerikli mesajları beğenmekten ibaret eyleminin, bu mesajların sanık tarafından da internet ortamında paylaşılmadığı veya başkalarına aktarılmadığı takdirde hakaret suçunun unsurlarını oluşturmayacağına hükmedilmektedir.
Yargıtay uygulamasından anlaşılan, hakaret içerikli iletiler konusunda bir kriter belirlendiğidir. Buna göre bir başka kullanıcıya ait hakaret içerikli iletinin internet ortamında paylaşmak suretiyle başkalarına aktarılması, paylaşan kişinin de hakaret suçu işlediğine dair delil oluşturacaktır. Hakaret içerikli iletinin paylaşılmadan yalnızca beğenilmesi ise “başkalarına aktarılma” kriterini karşılamadığından dolayı beğeniyi yapan kişi açısından suç konusu teşkil etmeyecektir. Yargıtay’ın; bir iletinin salt beğenilmesinin, hakaret suçu açısından bu iletiyi başkalarına yayma ile aynı ağırlıkta bir eylem olamayacağı görüşüne sahip olduğu anlaşılmaktadır.
Öte yandan konu hakkında farklı düşünceler öne sürülebilecektir. Nitekim hakaret içerikli bir iletinin beğenilmesi, beğenen kişinin bu iletiyi benimsediği anlamına geleceğinden beğenen kişinin de hakaret suçu işlediğini savunanlar vardır. Ancak beğenme eylemi hakaret suçunun kanuni tanımına uymamaktadır. Nitekim Türk Ceza Kanunu’nun ilgili 125. maddesinde; “Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.” denmektedir. Hakaret içerikli bir iletinin beğenilmesi ne bir somut fiil veya olgu isnadı ne de bir sövme eylemidir. Beğenme eylemi olsa olsa beğenilen iletiye sempati gösterildiğini ifade eden bir düşünce açıklamasıdır.
Yalaka Demenin Hakaret Suçu Oluşturmadığına Dair Yargıtay Kararı (12/03/2022)
Bir iş için gittiği kamu kurumunda memurlara öfkelenen vatandaş, memurlara yönelik olarak “Sizler yalakasınız” dedi. İlgili memurların şikayeti üzerine hakaret suçlamasıyla hakkında soruşturma başlatılan vatandaş Asliye Ceza Mahkemesi’nde yargılandı.
Sanık hakkında, memurlara yönelik olarak sarf ettiği “yalaka” sözü sebebiyle hakaret suçu işlediği gerekçesiyle mahkumiyet kararı verildi. Ancak müracaat üzerine dava dosyasını inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesi söz konusu mahkumiyet kararını bozdu. İlgili kararda şöyle denildi:
“Hakaret fiillerinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer, kişilerin onur, şeref ve saygınlığı olup, bu suçun oluşabilmesi için davranışın kişiyi küçük düşürmeye matuf olarak gerçekleşmesi gerekmektedir.
Olay günü sanıkların müştekilere söylediği kabul edilen ‘’Sizler yalakasınız’ şeklindeki sözlerin, muhatapların onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmayıp, rahatsız edici, kaba ve nezaket dışı hitap tarzı niteliğinde olduğu, dolayısıyla hakaret suçunun unsurları itibariyle oluşmadığı gözetilmeden, sanıkların beraatı yerine mahkûmiyetine karar verilmesi yasaya aykırıdır.”
Sosyal Medya Üzerinden İşlenen Hakaret Suçunda Failin Tespiti Hakkında Yargıtay Kararı (29/01/2022)
Yargıtay 4. Ceza Dairesi, sosyal medya üzerinden hakaret suçu işlendiği iddiası üzerine yürütülen bir soruşturma sonucunda, failin tespitinin mümkün olmaması gerekçesi ile verilen kovuşturmaya yer olmadığı (takipsizlik) kararı üzerine yapılan başvuru neticesinde önemli bir karara imza attı.
Karara konu olayda, şüpheli …. , Facebook uzantılı sosyal medya hesabından; “Kendi tipine önce bak kadin veya erkek olduğun belli deyil serefsiz” şeklinde bir paylaşım yapmış, bunun üzerine hakkında şikâyetçi olunmuş ve soruşturma başlatılmıştır. Soruşturmayı yürüten Denizli Cumhuriyet Başsavcılığı, Facebook isimli sosyal paylaşım sitesi ile ilgili olarak yapılan istinabe taleplerinin, sitenin faaliyet merkezinin bulunduğu Amerika Birleşik Devletleri (ABD) adIî makamlarınca cevaplanmadığı, açık kimlik bilgileri tespit edilemeyen şüpheli hakkında kovuşturma imkanı bulunmadığı gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermiştir. Kararın kaldırılması için yapılan başvuru ise Denizli 2. Sulh Ceza Hakimliği tarafından reddedilmiştir.
Bunun üzerine yapılan başvuru neticesinde Yüksek Mahkeme; Denizli Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından öne sürülen gerekçeyi tek başına yeterli bulmamış, ABD makamlarının failin kimliğinin tespitine ilişkin taleplere nasıl olsa cevap vermeyeceğinden hareketle, Başsavcılığın hiçbir soruşturma işlemi yapmaksızın doğrudan kovuşturmaya yer olmadığı (takipsizlik) kararı vermesini hukuka aykırı bulmuştur.
Yargıtay 4. Ceza Dairesi söz konusu karar gerekçesinde; “ABD makamlarının istinabe taleplerine ilişkin bilgi vermediği, bu nedenle sosyal paylaşım siteleri aracı kılınmak suretiyle iddia edilen eylemin gerçekleştirilip gerçekleştirilmediği yönündeki bilgilerin elde etme imkanının teknik ve hukuki açıdan mümkün olmadığı gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmişse de, CMK’nın 172/1. maddesindeki, kovuşturma olanağının bulunmaması hallerinin somut olayda mevcut olmadığı, dosya kapsamında hiç bir soruşturma işleminin yapılmadığı anlaşılmış, söz konusu sosyal medya hesabı ile ilgili açık kaynak araştırması yaptırılması, şüphelinin kimlik bilgilerinin kolluk marifeti ile tespitinin sağlanması, tespiti durumunda ifadesinin alınması ve sonucuna göre karar verilmesi, tespit edilemediği takdirde ise daimi arama kararı alınarak dava zamanaşımı süresince soruşturmaya devam edilmesi gerekirken, etkin soruşturma yapılmadan kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesi ve bu karara yapılan itirazın kabulü yerine reddedilmesi hukuka aykırı bulunduğundan, kanun yararına bozma talebinin kabulüne karar vermek gerekmiştir.” demektedir.