Otonom sürüş özelliğine sahip araçlar, kara yollarında gittikçe yaygınlaşmaktadır. Ancak hukuk sistemleri, bu tür araçların yaygınlaşmasıyla gündeme gelecek hukuki sorunlara hazırlıklı gözükmemektedir. Bu hukuki sorunların en başında, otonom sürücü idaresindeki bir aracın trafik kazasına karışması sonucu can veya mal kaybı yaşandığında cezai sorumluluğun nasıl belirleneceği konusu gelmektedir.
Bu konuyu incelemeye geçmeden önce, otonom sürüş tipleri arasında bir ayrım yapmak gerekir. Otonom aracın çalışmaya başladıktan sonra sürücü müdahalesini devre dışı bırakarak, tamamen önceden yüklenmiş yazılımın işlemesi ile seyrettiği durumda tam otonom sürüş, sürücünün de müdahalesinin gerektiği ya da müdahalesine açık olduğu durumda ise yarı otonom sürüş söz konusudur.
Yarı otonom sürüş tipinde, aracın marka,model ve özelliklerine göre değişen oranlarda da olsa araç sürücüsü aracın idaresine dahil olmakta ya da müdahale etme imkanına sahip olmaktadır. Bu durumda sürücünün dikkat ve özen yükümlülüğünün, tıpkı manuel bir araç sürüşünde olan ile aynı ölçüde devam ettiğinin kabulü gerekir. Dolayısıyla sürücünün cezai sorumluluğu normal şartlarda olduğu gibidir. Hukuk sistemleri de bu yönde bir anlayışa sahiptir.
Örnek bir olayda; aracın park edilmesi esnasında sürücü idareyi tamamen otomatik park sistemine bırakmış, otomatik park esnasında araç bir yayaya çarpmıştır. Olayda, otomatik park sisteminin çarpma ihtimaline ilişkin bir uyarı vermesi gerekirken bu uyarıyı vermediği anlaşılmış olsa da Alman mahkemesi, sürücünün cezai sorumluluğu olduğuna hükmetmiştir. Mahkemeye göre araçta bir park yardımı sistemi bulunması, sürücünün park etme sırasındaki dikkat ve özen yükümlülüğünü ortadan kaldırmamaktadır.
ABD’de yaşanan bir diğer örnek olayda; otomatik pilot yönetimindeki bir araç, şerit değiştiren bir traktör römorkuna arkadan çarpmış ve aracın sürücüsü hayatını kaybetmiştir. Aracın acil fren desteğinin kaza anında devreye girmediği tespit edilmiştir. Mahkeme kararında, araçtaki otomatik pilot sisteminin ileri sürüş destek sistemi niteliğinde olduğu, bu nedenle sistemin kullanımı sırasında sürücünün dikkat yükümlülüğünün devam ettiği belirtilerek aracın yazılımının ayıplı olmadığına hükmedilmiştir.
Peki tam otonom sürücü idaresindeki bir aracın, örneğin bir yayaya çarparak yaralanmasına sebep olduğu durumda cezai sorumluluk nasıl belirlenecektir?
Ceza hukuku sistemimize göre cezalandıralabilmenin temel koşulu, failin özgür irade sahibi bir gerçek kişi olmasıdır. Otonom araçları idare eden yapay zekaların her ne kadar öğrenme ve bazı kararlar verme kabiliyetleri bulunsa da bunların özgür bir iradeyi oluşturmaya yeterli olduğu söylenemez. Zira bu kabiliyetleri, programlandıkları kurgu ile sınırlıdır. Yapılan programlamanın dışına çıkarak karar vermeleri mümkün değildir. Dolayısıyla günümüz teknolojik koşullarında özgür bir iradeye sahip olmayan ve bir kişi olarak değerlendirilemeyecek otonom araçların cezai sorumluluğundan da bahsedilemeyecektir.
Peki tam otonom bir aracın, bir yayaya çarparak yaralanmasına sebep olduğu durumda cezai sorumluluk kimde olacaktır? Tam otonom sürüşte, sürücünün araç idaresine hiçbir dahli olmadığı gibi bazı durumlarda araçta sürücü dahi yoktur. Örneğin, ABD’nin San Francisco şehrinde ve Çin’in muhtelif şehirlerinde sürücüsüz taksiler hizmet vermeye başlamıştır.
Böyle durumlarda cezai sorumluluğun üretici firmada olacağı akla gelse de bu mümkün değildir. Zira ceza hukuku sistemimize göre tüzel kişilerin cezai sorumluluğu yoktur. Cezai sorumluluk yönünden olaya sebep olanların “şahsen” belirlenmesi gerekmektedir. Buradan hareketle, aracın sürüş sisteminin programlanmasında görev alan kişilerin sorumluluğu gündeme gelecektir. Programcının, kendi uzmanlık alanının gerektirdiği ölçüde, teknik olarak gerekli dikkat ve özeni gösterip göstermediği konusunda tespit yapılması gerekecektir.
Örneğin, sürücüsüz bir otonom aracın, yazılımından kaynaklı bir hata sebebiyle küçük bir çocuğu insan olarak algılayamaması ve çocuğun geçişi esnasında durmayarak ona çarpması durumunda, programcının bu yazılım hatasındaki rolü belirlenecek, dikkat ve özen yükümlülüğüne uymadığı belirlenirse çocuğun yaralanmasından sorumlu olabilecektir.
Teknolojik gelişmelerin seyrine bağlı olarak kara yollarında değişen düzen, farklı tipte hukuki ihtilaflar yaratacaktır. Bu hukuki ihtilafların yarattığı mağduriyetlerin daha da büyümemesi adına, gerekli mevzuat değişikliklerinin yapılarak hukuk sistemlerinin uyumlu hale getirilmesinin önemli olduğu görüşündeyiz.
